Arama

14 Kasım 2010 Pazar

75

Bazen günlerce susarak kendimi dinlemeyi seviyorum. Müzik dinlemekten veya bir şeyleri okumaktan bıkmamak gibi.
Dışarıdan bakıldığında sosyopat gibi görünmem umrumda olmuyor. Çünkü kendimi dinleyerek hayal dünyamda sınırlarımdan kurtulabiliyorum, beynim dumanlaştıkça mutlu oluyorum.
İşaretleri anlamam, bir şeylere anlam yüklemem genelde. Ama 3 yaşıma kadar bezime ve oturağıma tuvaletimi yapmayıp balkon ve baba kucağı gibi yerleri seçmem şu an daha anlamlı geliyor bana.
Okulumu sevmedim der herkes, ben nefret ettim. Sadece sınıf tekrarı yapıp daha çok o havayı solumamak için okudum.
Ödevleri yapmayı sevmedim. Bu tembellikle alakalı değil, istediğim şeyleri yapmamakla alakalı.
Hayatı sevmedim uzun bir süre. Ve kuralı olan her şeyden uzak durdum. Bilinçli seçim değil, algısal olarak.
Kurallardan nefret ediyorum, tamamen. Bu; devletin, ailenin veya herhangi bir şahsın koyduğu kurallarla sınırlı değil. Doğanın koyduğu kurallar da dahil buna.
Çocukken zıplardım, uçabilecek miyim diye. Pencereden atlamayacak kadar şuurumun açık olması da benim şansımdı.
Uçmak istedim. Suyun altında, oradan çıkmadan bir gün geçirmek istedim. Nefes almak her zaman fazlalık gibi geldi bana. Nefes almadan yaşamak istedim.
Limitlerimi yok etmek istedim. Kibrit çaktım, onlar yanmadı, bir sigara yaktım. Alkolle daha kolay tutuşurlar belki diye alkol aldım, üstüne bir sigara daha yaktım.
Sonuç… Sonuç yoktu. Limitler vardı, o yoktu sadece.
Tamamen rastlantısal olarak dünyaya geldiğimize inandım. Daha kusursuz, mükemmel bir tasarım olabilirdi, eğer ben Tanrı dedikleri şey olsaydım.
Yunusların, sineklerin veya tardigradların bir yaratıcısı olabilir. Ama onun beni yargılamaya hakkı yok.
Beni mükemmelleştirmeye çalışan yine bensem, benden başka Tanrı yok. Biyolojim keşke iyi olsaydı. Belki o zaman kanatlanabilirdim.

0 yorum:

Yorum Gönder