Arama

21 Ocak 2014 Salı

83

Tanrı olacağını nereden bilebilirdi o sihirli tahtayı bulmadan önce Gepetto Usta. Gerçi bulunca da bilemezdi ki? Aslında medyanın her şeyi büyütmesiydi sorun. Pinokyo’nun yapılmasından bile önce.

Henüz habercilik anlayışı bir kaç asırlık hayatını geride bırakmışken...  Kimsenin öngöremeyeceği kadar hızlı oldu her şey. Bir kurşun kadardı hızı belki. Göremezdik. Ne ben gördüm, ne de yanımdaki Gepetto. Sadece girdiği delikten sızan kandan sonra fark ettik durumun vahametini.

Belki İsa yakılsaydı, belki Pinokyo’nun elinde ve ayaklarında çiviler olmasaydı. Belki de Pinokyo ve İsa aynı dönemde doğmasaydı...
Medya istedi ve Gepetto Tanrı oldu.

7 Kasım 2011 Pazartesi

82

İnsan içine çıkmaktan utanacak kadar büyüktü boşluğum. Ne naylon poşetlerle doldurabildim onu, ne de silikon dolgularla. Lennon dinleyip kadınlara, Pink Floyd dinleyip hayata anlam yükleyerek devam etmedi kendimi kandırma çabalarım. Müziklerde gözyaşı yok, ağıtlar sadece söyleyene acı veriyor bana göre. Kafamdaki gerçeklik olgusuyla birleştiremiyorum hiç birini. Sex Pistols dinleyerek uyuşturucu ve sekse abanan veya abanmaya çalışan, laf arasında sırf kız kaldırabilmek için komünist taklidi yapan sözde anarşistleri kabullenemiyorum. Krallık döneminde doğan biri, ölürken hala aynı kraliyet ailesinin buyruğu altındayken, ona devrimci sıfatını yapıştıran insanlar acaba hangi şarkıları dinleyip hangi hayatı yaşıyorlar? Gerçekten inandıkları şeyler o alengirli kuyularını kapatabiliyor mu? Her zaman basit yaşamaya çalıştım, sade oldu boşluklarım. Boşluğumun standartlarını belirleyememem belki de en büyük eksikliğim oldu. El yordamıyla karanlıkta merdivenlerden inmek gibiydi çabalarımın tümü. Korkak ve eğreti adımlarla inmeye çalıştım. Tam basamakları ezberlediğimi düşündüğüm anda bir eksik veya bir fazlayla her defasında yere yuvarlandım. Bu sefer ayakta duracağım ayaklarım kırılmadığı sürece. Işık sönmüyor, adımlarımı görebiliyorum, basamakları tekrar tekrar ezberliyorum. Sarılıyorum tırabzana, bırakırsam bir daha ayağa kalkamayacağım. Işığa bağlanıyorum, elektriğin gitmesinden ölesiye korkarak. Sonsuza kadar ışık açık kalsın istiyorum. Sonsuzluğa, ölümsüzlüğe ulaşayım. Korktuğum şey ölmek değil, dünyada en kötü şeyin ölüm olmasını dilerdim, az çok onun kontrolünü sağlayabileceğime inanıyorum. Ama her şey normal akışında devam ederken sevdiklerimin ölümüne katlanmak zorunda kalacağımı bilmek kalbimi titretiyor, boğazımı düğümlüyor. Ölümsüzlüğe ulaşmak istediğim insanın ölümlü olduğunu hatırlamak düzgün nefes almamı engelliyor. İnsan içine çıkmaktan utanacak kadar büyük boşluğum. Sevgi yoksunluğu değil; kaybetme, sevdiklerimin ölümünü görme korkusunun götürüsü bu.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

81

Gitme demeye bağlı sevgiler, kelimelere bağımlı.
İnsanlar neden kal duymayı beklerler? Neden, nereden gelir bu düşünce? Zaten kalmayı umuyorken neden aşkın hayatını ortaya koyarak Rus Ruleti oynarlar ki?
Efsane olmak eğer güçle alakalı olsaydı gladyatörlerin Sezar olması gerekmez miydi? Kaba kuvvetle yetişen her çocuk ebeveynlerinden bir gün intikamını almasaydı yaşlı bakım evleri olur muydu veya? Kim aşkı döverek eğitebilir ki?
Sevgiliyi, sevgiyi yaralayan bağımlılıktır, uzak durulması gerekilen.
Sevginin gitmeyeceğine karşı inanç yok olmadığı sürece aşk ayakta durur. Ne salya alışverişiyle, ne de terle bunu mümkün kılamayız.

19 Mayıs 2011 Perşembe

80

Sağa yatık bakan bir kamera lensinden tek farkım daha az makine olmam ve daha çok alkol kokmam.
Doksan derece sola dönüyorum ve ayaktayım. Tripod olsa belki bir noktaya odaklanabilirdim, iki ayak her şeye yetmiyor.
Makine değilim, en azından içiyorum dedi bir gerizekalı. Benzin kafasını yaşamak için araba olmak isterdim. Hem kaçımız iki yüz basabiliyoruz ki?
Parantez içinde söylüyorum parantezlerden nefret ettiğimi. Biraz daha alkol ve motor tertemiz! İçimizi temizleyen sihirli bir içecek olsa ne güzel olurdu. Hatta bunu geliştirebilirdik bile. Komple bakım suyu! Ne doktora, ne de -seksist düşüncelerimizi bastırıp yok sayarsak- hemşirelere ihtiyacımız olurdu!
Aklımın şu an almayacağı bir teknolojiyle hastalıklarım ve çözümleri su şişesinin üstüne rapor edilebilirdi. Ruhunu seveyim Thomas, beynimi işgal ediyorsun boşuna.
Hop, bir yudum daha. Her politikacıya, peygambere, düşünce adamına küfredebilirim, ağızlar dolusu, durmadan. Dile mühür yok ya!
Sadece biranın mucidi çiftçilere küfretmem, Jasper Newton Daniel'a küfretmem. Ve tanımadığım tüm alkol mucitleriyle içicilerine. Alkol dışında düşünmeme engel olanlara. Küfretmeden dinlerim. Sokakta uyuyanları, hapçıları ve nicelerini.
Saygımı haketmeyip benden saygı bekleyenler, kafamı boşaltmak için ne yaptınız?

20 Mart 2011 Pazar

79

Her on saniyede bir hayatımı yeniliyorum. Geri sayım başlıyor, bitiyor ve patlama... Ardınan yeni bir hayat daha.
Başlangıç ve bitiş hiç durmadan gelip geçiyor. Gözümü kapattığımda yaşadığım dolu dolu o an her on saniyede bir geri geliyor. Sonrasında, yaşamaya alıştığım yalan üzerinde hayatıma devam ediyorum.

Bakire olmayan kızların yüzde sekseni tecavüze uğramıştır, yüzde on beşinin kızlık zarı yoktur veya esnektir.
Kalbimi hapşırarak durdurabiliyormuşum. Bir yerlerde okudum, belki de birileri bahsetmiştir, çok ilginç bir bilgiymiş gibi.
Tekrar atmaya başladıktan sonra durmasının ne önemi var ki?
Buraya kadar saçmaladım biliyorum, belki de buna ihtiyacım vardı. Yazmaya başlamasam yine kaç kere öleceğimi sayacaktım.

Biri acılar içinde kıvranırken; o kişiyi gördüğünde susup, öldüğünü haber aldığında ağlayan insanlar o kişiyi sevdiklerini iddia edebiliyorlar.
Herkes herkesin belirli dönemlerde hayatlarına girip, ruhlarını anlayabildiklerini söyleyebiliyor, yüzleri kızarmadan. Sevgiyle ilgili nutuk atıp, onu düşündüğüyle ilgili yüzlerce anlamsız harfi sıralayıp, o kişiden sıkıldığında veya onun fikirlerini benimsemediğinde çekip gidebiliyor.

Halkının refahı için durmadan konuşup, genç nüsufu savaşa, ölüme gönderen hükümetler var.
Eğer bu yazıyı okumaya başladıktan sonra için sıkılmaya başladıysa, bana benim gibi hissettiğini, beni anlayabildiğini söyleyebilecek en son kişisindir.
Eğer bu yazı sende tebessüm oluşturabiliyorsa, seni biraz olsun rahatlatıyorsa, beni anlayabiliyorsundur.

Çocuk sevdiğini iddia edip ikinci çocuktan sonra korunmaktan veya kürtaj yaptırmaktan çekinmeyen, yine de seks yapmaya devam eden insanlar var.
Gözümü kırpmayı bekliyorum, bir daha açılmaması için değil, insanların yüzünü görmeyip kendimle bir an olsun kalıp yaşadığımı anlayabilmek için.
Doğrularımı hazmedip etrafımdaki yalanların bir an olsun yok olduğunu hissetmek için yollar aradım. Durmadan bir şeyler denedim, sonunda cevabımı kendi hareketimde buldum.

Yalan söyleyen insanlardan nefret ettiği yalanını söylerken kendini sevmeye devam eden insanlar var.
Etrafımdan veya insanlardan kaçmaya çalışmıyorum, yapmaya çalıştığım şey bu değil.
Yaşadığımı hissetmek için uğraşıyorum. Yalnız kaldığımda, yalanlar duymadığımda daha mutlu oluyorum ve öldüğüm her an yeniden diriliyorum.
Ölüm demek istemezdim gözümü açık tuttuğum anlar için belki. 

Keşke bir şans tanısaydınız hayatıma, hayatınıza.