Arama

7 Mart 2010 Pazar

55



Susuyorum, çok fazla konuşamam.
Tarihi önemli değil. Bir parça antibiyotik etkisiydim, bir parça dilaltı hapı.
Konuşmadık da zaten. Beynindeki sesleri dudağıma yapıştırdı, dublaj pek kaliteli değildi ama belli bir açıdan kimse anlayamazdı foyamızı.
Duymak istedi.

-Seviyor musun?
-Evet.
-Sen kimsin?
-Gökhan.
-Nesin sen?
-Anlayamadım?

Sıkılmış gibiydi.
Adını hatırlayamadığım bir grup ismi söyledi.

-Tanıyor musun?
-Hayır. İsimlerle aram olmadı hiç, belki duys...
-Cahil!
-Ama fikirlerim var?
-Çöpe atmayı dene.

Dinlemedi. Kafasındaki ses benimle bağdaşmıyordu. Bir internet sitesi gösterdi. Şaşırmıştı, ona göre değişik bir şey vardı.

-Vay be! Şuna bak! İnanılmaz!
-Ne yazdığını anlasam en az senin kadar şaşırırdım.
-Nasıl yani?
-Pardon?
-İngilizcen yok mu?
-Hayır.
-Cahil!
-Ama fikirl...
-Götüne sok!

Suratına su fırlatılıp rüyasından uyandırılmış ben gibiydi. Sinirli, tahammülsüz.
Hatırladığım başka bir şey var mı? Bilmiyorum. İlaç saatim geldi, doktorlar kapıyı zorluyor. Doğru anahtarı bulamadılar yine.
Düşünmemi engelleyen ilaçlar, yasal uyuşturucular.
Uykular... Böyle yaşamam için miydi her şey?
Annemin sözü kulağımda şimdi.

"Seni doğurmak için 9 ay ne sıkıntılar çektim ben!"
Gerçekten doğmam için miydi uğraşınız? Zevke gelmeseydiniz tuvalette boğuluyor olacaktım, belki de sentetik pamuk karışımı sidikli bir donda son bulacaktı saniyelik hayatım.
Kauçuk kokulu bir torba içerisinde boğulmadığım için size minnet mi duymalıyım?
Gerek yok, doğru anahtar deliğe girdi.
Uyku... 12 saat kendimde olmayacağım. 12 saat daha ölü taklidi yapan bir ben.
İyi geceler... Veya her neyse.

0 yorum:

Yorum Gönder